Dikkat! Çocukların kişilik haklarını ihlal ediyor olabilirsiniz. Tüm dünyada aileler, büyük bir heyecanla çocuklarının fotoğraflarını sosyal medya hesaplarında paylaşıyor. Fakat aileler, siber dünyaya yükledikleri bu fotoğraflar karelerinin gelecekte onların karşısına nasıl çıkarabileceğinden haberdar değil. Dünyada bu tarz birçok örnek var.
Son dönemde 200 bine yakın takipçisi olan blogger Nihan Kayalıoğlu bu yönde bir dava ile gündeme geldi. Kayalıoğlu, sosyal medya hesaplarında iki çocuğunun fotoğraflarını paylaşıyordu. Nihan Kayalıoğlu’nun eşi Savaş İçten, eşiyle şiddetli geçimsizlik yaşadığını belirterek boşanma talep etti. Çocukların velayetini de kendisine verilmesini isteyen İçten, mahkemede “Eşim çocuklarımız C.A ve L’nin fotoğraf ve videolarını sosyal medya hesabında kamuya sunarak istismara davetiye çıkarmaktadır. Ayrıca kendisine ün kazandırmak için de çocuklarımı katıldığı TV programlarına da çıkarması kabul edilemez” diyerek eşini suçladı.
Velayet babaya verildi
Boşanma davası devam ederken, mahkemenin aldığı ara kararda çocukların velayetini dava bitene kadar babaya verilmesine karar verdi. Bunun yanında mahkeme, çocukların fotoğraflarını anne tarafından sosyal medya da paylaşılmama talebini haklı buldu ve fotoğrafların paylaşılmasına yasak getirdi. Anneye çocuklarını görmesine ise hafta sonu için izin verildi. Kayalıoğlu ise daha sonra yaptığı açıklamada, “Eşimden şiddet gördüm. Beraber olduğumuz paylaşımlara ses çıkarmamış hatta içinde de yer almıştır” diyordu.
Türkiye’de günde ortalama 6 kişi gözaltına alınıyor

Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Hukuk dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ayar, sosyal medyada ebeveynler tarafından paylaşılan çocuk fotoğraflarının kişinin haklarını ihlal edebilecek boyutta olabileceğini dile getiriyor:
Ayar, “Sosyal medya, insanların hem faydalanabileceği hem de tehdit altında olabileceği bir mecra. İnternet çağımızın bir gerçeği olmakla birlikte onu yasaklamamız göz konusu değil. Fakat baktığımızda, sosyal medyaya ilişkin kişiler hem cezai hem de hukuki sorumluklar altına giriyor.” diyor. Verdiği istatistik ise çarpıcı: Türkiye’de ortalama günde 6 kişi, sosyal medya hesaplarında yaptıkları paylaşımlar dolayısıyla göz altına alınıyor.
Unutulma Hakkı
Ayar’a göre herkesin hukuksal olarak “unutulma hakkı” var. Yani kişi kurumlar, internet üzerinde kendi adlarıyla arama yaptıklarında derlenen sonuçlar arasında kendileriyle ilgili, bilgi, fotoğraf ve belge gibi verilere yer verilmesini istemeyebilir. Ayar, “Unutulma hakkı her birey için söz konusu” diyor:
Çocuklarınıza karşı yapmış olduğunuz bir paylaşım, o çocuk büyüdüğünde 20 yıl sonra yine internet ortamında bulunuyor. Çocuk, 20 yıl sonra bunu görmek istemeyebilir. Ceza hukuku anlamında da bir suç işlediğinizde belli dönemlerde bunun adli sicilinizde yer alması söz konusu.
Millî Eğitim Bakanlığı olaya müdahale etti
Çocuk fotoğraflarının internette paylaşılması üzerine, Millî Eğitim Bakanlığı da (MEB) bir yönerge hazırladı. Tüm okullara bir genelge gönderilen genelgede, çocuğun okul içerisinde veya serbest zamanda çekilen fotoğraflarını rızası bile olsa okulun internet sayfalarında yayınlayamayacakları dile getirildi. Ayar, “Birçok okul velilerden izin almaya kalktı. Fakat biz hukukta buna emredici hukuk kuralları diyoruz. Bunun aksini tarafların kararlaştırılması mümkün değil. ‘Ben rıza aldım, dolaysıyla kişilik haklarını ihlal etmiyorum’ diyemezsiniz” diye konuşuyor.
0-18 yaş arasındaki bir birey, yani çocuk söz konusu olduğunda, anne babanın rızası olsa bile, anne baba çocuğun menfaatine olduğunu düşünse bile bu, medeni hukuk açısından kişilik hakkının ihlali olarak nitelendirilebilir.
Ahmet Ayar ayrıca, çocukların, okul dönemi boyunca sosyal medya okuryazarlığı eğitimi alması gerektiğini, böylece, sosyal medya nedeniyle ortaya çıkabilecek hak ihlallerinin önüne geçilebileceğini dile getiriyor.

Kadir Has Üniversitesi Medeni Hukuk Anabilim Dalında öğretim ve Hukuk Fakültesi Dergisi editörü Yrd. Doç. Dr. Özge Uzun Kazmacı ile konuştuk. Özge Uzun Kazmacı, sosyal medya paylaşımları ile insanların kendileri ya da paylaşım yaptıkları kişiler hakkındaki bilgileri açık ederek, bir çok açıdan tehdit altına girdiğini ve kişilik hakkı ihlallerine yol açabildiğini söylüyor.
Kazmacı, “Kişisel bilgilerin internet ortamında paylaşılması, bunların kötü niyetli bir şekilde kullanılarak o kişi aleyhine suç işlenmesine neden olabilir” diyor. Kazmacı ayrıca sosyal medyadaki tüm paylaşımların, başkaları tarafından ticari amaçla kullanılabileceğini, anne baba tarafından yapılan paylaşımların da çocuğun kişilik hakkının ihlaline neden olabileceğini belirtiyor.
Velayet hakkı ve çocukların menfaati
Ebeveynlerin çocukları üzerinde sahip oldukları velayet hakkından dolayı, çocuklarının fotoğraflarını serbestçe paylaşabileceklerini düşünebildiklerini söyleyen Kazmacı’ya göre, velayet hakkının temelinde çocuğun yararının gözetilmesi var. Bu nedenle hukuken aileler çocukların menfaatine aykırı hareket edemez:
Çocukların geçerli bir rızası olmadan fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılması, çocuğun resmi, özel hayatı ve hatta şerefi üzerindeki hakkını yani kişilik haklarını ihlal edebilir. Bundan başka çocuğun kişisel gelişimi açısından da sorunlara neden olabilir. Özellikle çocuğun utanmasına ya da küçük düşmesine neden olabilecek fotoğrafların yayınlanması çocukları olumsuz yönde etkiler. Bunun yanında kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçen bu fotoğrafların çocukların istismarına neden olacak şekilde kullanılması da günümüzde yaşanan sorunlardan biridir.
Uluslararası hukukta…
Özge Uzun Kazmacı, Çocuk Hakları Sözleşmesinde konuya ilişkin yer alan hükmü şu şekilde ifade ediyor:
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 16’ncı maddesi gereğince “Hiçbir çocuğun özel yaşamına, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır”.

Özsunum ihtiyacı
Kadir Has Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gülseli Baysu, sosyal medya paylaşımlarını sosyalleşmenin temel ihtiyaçlarından biri olarak kabul edilebileceğini söylüyor: Var olan arkadaşlarla iletişim halinde kalma, uzaktaki arkadaşlarla bağları koparmama, iş ve okul hayatı ile ilgili bağları ait olma…
Baysu’ya göre insanın “özsunum ihtiyacı” da var: “Ben kimim, kimlerle takılırım, arkadaşlarım kimlerdir, nerelerde takılırız, nasıl bir politik duruşa sahibim, ne tarz bir giyim tarzına sahibim gibi sorular insanların düşünceleri üzerinde etkili oluyor.
13 yaşından küçükler sosyal medyadan uzak durmalı
Ailelere de çok görev düşüyor. Baysu, ailelerin çocuklarının üye olduğu siteleri takip etmesi gerektiğini, düzenli olarak internette ne olduğu hakkında çocuklarıyla konuşmasını, günde kaç saat internette vakit harcanacağının da aile tarafından belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Baysu, “Tabii bu kurallara ebeveynler de uymalı. Özellikle, Facebook gibi sosyal ağlara girecek çocuklar en az 13 yaşında olmalıdırlar.
Peki aileler neden çocuklarının fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmak istiyor? Baysu şöyle cevap veriyor:
Sosyal medya ve paylaşım siteleri ailelerin de (diğer bireyler gibi) sosyalleşme, ait olma ve öz sunum ihtiyaçlarına hitap etmektedir. Ebeveyn olmak anne-babaların kimliğinin önemli bir parçası olduğu için çocuklarının fotoğraflarını paylaşarak anne-baba kimlikleri hakkında bir izlenim oluşturmak ve bu izlenimi kontrol etme ihtiyacı içindedirler. Aynı zamanda sevdikleriyle sosyalleşme ihtiyaçlarını da gidermektedirler.
Çocuğun siber ayak izi
Burada sıklıkla unutulan bir konu sosyal medya üzerinden paylaşılan her bir resmin çocuğun siber ayak izini oluşturacağı. Özellikle kendi çocukluğunda sosyal medyanın yaygın kullanımıyla karşılaşmamış bir nesil, yani şimdiki anne-babalar çocukları yetişkin olduğunda veya iş aradığında bu tarz resimlerin kolaylıkla ulaşılabilir olacağını ve çocuğun ve ilerideki yetişkin bireyin mahremiyetine zarar vereceğini öngörmekte zorlanıyor. Baysu, çocuklar biraz daha büyüdüklerinde kendilerinin de sosyal medya üzerinden fazlaca fotoğraf ve bilgi paylaşımının aktif bir parçası haline geldiklerini ve bunun “normal” olduğunu düşündüklerini söylüyor. Çünkü aile bu davranışları, daha önce yaptığı kendi paylaşımları ile model oluşturarak onaylamış oluyor.
Çocukların, ergenlerin hassas içerik paylaşması, siber zorbalık yapması veya bunların mağduru olması çok daha kolay. Kişiliklerin ve özgüvenlerinin gelişeceği dönemlerde olumsuz yorumlardan etkilenmeye de daha açıklar. Ayrıca gençlerde internet bağımlılığı, özçekim (selfie) bağımlılığı gibi yeni durumlar ortaya çıkması, aile bireyleri arasındaki iletişim azalabiliyor.