1984’ten beri fiilen ve 2004’ten beri hukuken ölüm cezasının bulunmadığı Türkiye’de 16 Nisan Referandumu öncesi konu kamuoyunun tekrar gündemine geldi. Ölüm cezasının Meclis’e getirilmesi seçim kampanyaları içinde sık sık dile getirilmeye başlandı.
Biz de ölüm cezasının suçu önlemede etkisi ve ceza hukukundaki yerini konunun uzmanlarıyla konuştuk. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Bayraktar konu hakındaki sorularımıza yanıt verdi.
Ceza kavramının ortaya çıkışından hareketle idam cezasının suçu azaltmadaki etkililiği nasıl değerlendirilebilir?
İdam cezası uzun yıllar etkili bir ceza olarak telakki edilmiştir, öyle düşünülmüştür. Ölüm cezası ile yani bir insanın hayatını elinden almakla diğer kişilerin bundan korkacakları ve kötü, ağır suçları işlemeyecekleri yönünde yaygın bir inanış vardır. Ama bu inanış 20’nci yüzyılın hemen hemen başlarına kadar sürmüştür. Eskiden ölüm cezası kalabalık yerlerde, büyük meydanlarda aleni olarak herkesin görebileceği, herkesin rahatlıkla birebir karşılaşabileceği bir ceza olarak düşünülmüş ve o şekilde yerine getirilmiştir. Ama 20’nci yüzyıldan sonra bu ceza yavaş yavaş toplumdan gizlenmeye başlandı ve cezanın toplumun dışında cezaevlerinde yerine getirilmesiyle karşılaşılmaya başlandı. Türkiye’den örnek vermek gerekirse, eskiden Türkiye’de de 647 sayılı cezaların infazından önce yani 1965’ten önce ölüm cezaları herkesin görebileceği büyük meydanlarda yerine getirilirken bu son 647 numaralı kanundan sonra değiştirildi ve cezaevlerinde yapılmaya başlandı. Ceza hukukunda, ölüm cezasının diğer ağır suçları hafifleteceği ya da azaltacağı yönündeki inanış bilimsel değildir, doğru da değildir. İstatistikler bunun aksini göstermektedir. Yani ölüm cezasından sonra da o suçlar işlenmektedir. Ayrıca suç işlemeyi düşünen kişiler ki bunların önemli bir kısmı aklen tam olarak düşünemeyen, geleceğini düşünemeyen insanlar kendilerinin kahramanlaştığını düşünerek, kahraman sayılma arzusu ile yeni suçlar işlemeye başlamıştır. Dolayısıyla ölüm cezasının bugün için bilimsel olarak suçları azalttığı söylenemez.
İdam cezasını, ceza adaleti bağlamında değerlendirebilir misiniz?
Ölüm cezası, bana göre ceza adaletine tamamen karşı bir uygulamadır. Ölüm cezasında ne olursa olsun bir insanın hayatını ortadan kaldırıyorsunuz. Canlı bir insanı cansız bir hale getiriyorsunuz, buna toplumun hakkı yoktur. Toplum ve ceza adaleti insanı yaşatmak için vardır. Ceza adaleti insanı düzeltmek, toplumsal hale getirmek için vardır. Bütün cezalar sistemi böyledir. Bütün cezalar sistemi eskiden beri çok ağır cezalardan hafife doğru gelmiştir. Burada bir anektod anlatmak gerekli; Faruk Eren 1965’ten önce yani ölüm cezası Türkiye’de var iken Almanya’ya gitmiş. Almanya’da cezaevlerini gezerken pek çok müebbet hapse mahkum olan kişiyi görmüş. Ve yanında kendisi ile beraber cezaevlerini dolaşan Alman yetkiliye şunu söylemiş, “Ne kadar çok müebbet cezasına mahkum olmuş insan var sizin ülkenizde. Bu kadar da ağır cezalar verilir mi?” Alman yetkili hafifçe gülmüş ve demiş ki; “Ama bizim ülkemizde ölüm cezası yok.” Bugün cezalar gittikçe hafifletiliyor. Para cezaları var, adli para cezaları var, idari para cezaları var, hapis cezalarının süresi azaltılıyor. Yani cezalar mümkün olduğu kadar daha hafif hale getiriliyor ve cezaevlerinin okul olması gerektiği söyleniyor. Siz okul haline getirilmesi gereken cezaevini bozuyorsunuz ve insanın öldürüldüğü bir yer haline getirmeye çalışıyorsunuz. Ki bu kabul edilebilir bir şey değil.
Ceza hukukunda failin lehine olan değişiklikler geri yürütülebilirken, idam cezası gibi aleyhinde hüküm doğuracak değişiklikler geri yürütülebilir mi?
Hayır. Kesinlikle olamaz, yani ceza ağırlaşmış ceza geriye doğru katiyen ve katiyen uygulanamaz. Anayasanın 38. Maddesinin 1. Fıkrası bunun için yeterince açık. Kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
ÖLÜM CEZASI İLE İLGİLİ AZ BİLİNEN 7 GERÇEK
- Günümüzde 58 ülkede halen ölüm cezası halen uygulanıyor. 98 ülke ölüm cezasını hukuken tamamen, 7’si savaş suçları ve istisnai durumlar dışında, 35’i ise fiilen ölüm cezasını uygulamadan kaldırmış durumda.
- Ölüm cezası infazlarının yaklaşık %90’ı Asya kıtasında gerçekleşiyor.
- Avrupa Birliği’nde “Avrupa İnsan Hakları Temel Haklar Bildirgesi’nin 2. Maddesi gereği ölüm cezası uygulaması yasak. Avrupa Birliği’ne ek olarak Türkiye ve Rusya’nın da üyesi olduğu Avrupa Konseyi de üyelerinin ölüm cezasını kullanmasını yasakladı. Bu doğrultuda ölüm cezası Türkiye’de 1984’ten beri uygulanmamakta, 2004’ten beri hukuk sisteminde mevcut değil.
- Uluslararası Af Örgütü verilerine göre 2015 yılı 1989 yılından bu yana en fazla idamın gerçekleştiği yıl oldu. Rapora göre infaz gerçekleştirilen idam cezalarında 2014’e göre %54’lük büyük bir artış yaşandı.
- Ölüm cezalarının %89 gibi çok büyük bir bölümü 3 ülkede yoğunlaşmış durumda. Bu ülkeler; İran, Pakistan ve Suudi Arabistan. (Sıralamada olması belenen Çin ve Suriye ile ilgili sağlıklı veri bulunmuyor)
- İdam cezasına yer vermeyen ülke sayısı 102. 1977 yılına baktığımız da ise bu sayı sadece 16’ydı.
- Suç oranı en yüksek 15 ülkeden 10’unda ölüm cezası uygulanıyor. Bu veri dünya kamuoyu tarafından ölüm cezasının suçun azaltılmasında etkili bir yaptırım olmamasının gerekçesi olarak anlatılıyor.