30 Mayıs 2025

Oval Ofis’te Diplomasi Değil, Güç Gösterisi Vardı


Trump-Zelenski Gerilimini ve Ateşkes Sürecini Prof. Dr. Sinem Açıkmeşe ile Konuştuk 

28 Şubat’ta Oval Ofis’te gerçekleşen Trump-Zelenski görüşmesi, yalnızca iki lider arasında yaşanan yüksek tansiyonla değil, küresel diplomasiye etkileriyle de dünya gündemine oturdu. Görüşmede ABD Başkanı Donald Trump’ın, Ukrayna’ya yönelik “Üçüncü Dünya Savaşı’yla kumar oynuyorsunuz” çıkışı, tartışmaları alevlendirdi. Üstelik, Ukrayna ile yapılması planlanan kritik maden anlaşmasının da sonuçsuz kalması, jeopolitik dengeleri yeniden sorgulattı. 

Bu çalkantılı süreci, Kadir Has Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sinem Açıkmeşe ile değerlendirdik. 

Prof. Dr. Açıkmeşe, Trump-Zelenski görüşmesinin doğrudan diplomatik bir müzakere olarak değerlendirilemeyeceğini belirtiyor. Ona göre, Oval Ofis’te yaşananlar daha çok her iki liderin kendi iç kamuoylarına yönelik mesajlarının öne çıktığı bir sahneydi:

 “Oval Ofis’te yaşananlar makul bir diplomatik müzakere olarak tanımlanamadı, iki liderin kendi siyasi çıkarlarına ve imaj güçlendirme çabalarına hizmet eden bir medya gösterisine dönüştü.”

Kritik Mineraller, Savaşın Yeni Cephesi mi?

Görüşme sırasında gündeme gelen, ancak imzalanamayan maden anlaşması da dikkat çeken bir detaydı. Açıkmeşe’ye göre, bu tür anlaşmalar artık sadece ekonomik değil, stratejik önem taşıyor:

“Trump’ın dış politikası, Biden yönetiminden farklı olarak, Ukrayna konusunda da bu pazarlıkçı yaklaşımını sürdürüyor. Ukrayna’dan kritik mineraller ile ilgili ekonomik çıkarlar elde etmeye çalışırken, bir yandan da Kiev yönetimini, Rusya’nın işgal ettiği topraklar konusunda ödün vermeye ikna etmeye çabaladığı görülüyor. Bu tavır, Rusya’nın elini güçlendiren bir politika olarak değerlendirilebilir. Trump’ın tavrı, Ukrayna’ya yönelik Amerikan desteğinin sorgulanmasına yol açarken, Moskova’ya dolaylı bir avantaj sağlıyor.”

Ateşkes Girişimi Ne Anlama Geliyor?

11 Mart’ta Suudi Arabistan’da gerçekleşen ABD-Ukrayna zirvesinde gündeme gelen 30 günlük ateşkes teklifi, ilk kez her iki tarafın da “olumlu” diyebileceği bir süreci başlattı. Ancak Açıkmeşe, bu gelişmeyi temkinli bir iyimserlikle değerlendiriyor: “Rusya ile Ukrayna arasında kalıcı bir barışın sağlanması, tarafların hangi tavizleri vermeye istekli olduğuna bağlı. Askeri gücü zayıflayan Ukrayna, yeni bir destek alana kadar bu süreçten zaman kazanmayı umuyor. Şu an masadaki en büyük pazarlık konularından biri, Ukrayna’nın Rus işgali altındaki toprakları üzerindeki hak iddiasından vazgeçmesi.”

Bu durumdan ABD-Rusya ilişkisi nasıl etkilenecek? 

Trump döneminde ABD-Rusya ilişkileri tam anlamıyla “rekabet içinde pazarlık” sürecine dönüşmüş durumda. Peki gelecekte bu ilişki nasıl şekillenecek:

“Trump yönetiminin dış politikası konjonktürel, günlük ve pragmatik kararlarla şekilleniyor. Bu da ABD’nin uzun vadeli stratejik hedefleriyle çelişebilecek, belirsizlik ve istikrarsızlık yaratabilecek bir durum ortaya çıkarabilir. Özellikle ABD-Rusya ilişkilerinde bu dalgalı politika ileriye dönük bir problem oluşturabilir. Bugün Rusya’yı Çin’den uzaklaştırma hedefiyle daha esnek bir yaklaşım sergilense de, bu taktik ABD’nin daha önce savunduğu güvenlik ilkeleriyle çatışıyor. NATO ve Avrupa’daki müttefikler için bu güvenilmez ve tutarsız bir duruş olarak algılanabilir. “

Peki kalıcı bir barış mümkün mü? sorusuna Açıkmeşe “Kalıcı barış için asıl soru şu: Rusya sadece toprak kazanımıyla yetinecek mi, yoksa daha büyük hedefleri mi var? Şu an mümkün olabilecek en iyi senaryo, kırılgan bir ateşkes ve kısa vadeli bir istikrar ortamı. Uzun vadede ne olacağını kestirmek sadece kehanet olur.” diyerek bu global krize gerçekçi aynı zamanda temkinli bir perspektiften bakmamızı sağlıyor.

Trump-Zelenski görüşmesi, beklenen diplomatik ilerlemeden çok, tarafların güç gösterisine sahne oldu. Masada kalan maden anlaşması, savaşın artık yalnızca cephede değil, enerji ve kaynaklar üzerinden de sürdüğünü gösteriyor. Rusya’nın sert taviz talepleri, Ukrayna’nın Batı’ya bağımlılığı ve ABD’nin çıkar odaklı yaklaşımı birleşince, çözüm yine erteleniyor. Küresel güçlerin hesaplarıyla şekillenen bu denklemde, diplomasi yalnızca bir araç, barış ise hâlâ uzakta. Taraflar sahada değil, niyetlerinde uzlaşmadıkça, masadaki her adım gölgede kalmaya devam edecek.

TAGS: